ANAYASA MAHKEMESİ BELEDİYENİN DOLMUŞ HATTI TAHSİSİNİN İPTAL EDİLMESİ İŞLEMİ İLE MÜLKİYET HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİNE KARAR VERDİ.

GİRİŞ

04.05.2021 tarih 31474 sayılı resmi gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi Kararında, Belediyenin tek taraflı işlemi ile dolmuş hattı sahiplerinin minibüs hattı üyeliğinin iptal edilmesi işleminin, mülkiyet hakkının ihlalini oluşturduğuna karar vermiştir.

KARARIN ÖZETİ

Başvuruya konu davada, Tunceli Belediye Encümenin 5.11.1987 tarihli kararı ile beş kişiye Tunceli’nin Atatürk Mahallesi minibüs hattının tahsisine ve düzenli çalışmalarının sağlanması için minibüs terminalinde yer gösterilmesine karar vermiştir. Aynı Encümen kararında hat tahsis edilen minibüs sahiplerinin çıkış başına belli bir bedel ödemesi karar altına alınmıştır.  Beş kişiye tahsis edilen minibüs hattına zamanla yeni üyeler alınmış zamanla üye sayısı artmış ve dosya kapsamına göre 21.12.1997 tarihli encümen kararı gereği 32 kişi minibüs hattına üye olmuş ve 29.12.1999 tarihli komisyon kararı gereği üye sayısı son şeklini almıştır. Sayıştay Başkanlığınca Tunceli Belediyesi hakkında yapılan denetimler sonucunda 2014 yılında denetim raporu hazırlanmış ve söz konusu raporda belediye tarafından Merkez- Atatürk Mahallesinde çalışan 32 minibüs hattının ihalesiz verildiği ve bu hususun mevzuata aykırı olduğu tespitine karar verilmiştir. Sayıştay Başkanlığının tespiti üzerine 08.03.2016 tarihli Belediye Meclisi Kararı ile ihale yapılmadan Encümen kararıyla bedelsiz verilen imtiyazın kaldırılarak hattın ihale yoluyla ücreti mukabilinde kiralanmasına karar verilmiştir.

Minibüs hattı sahipleri tarafından 08.03.2016 tarihli Belediye kararının iptali için ayrı ayrı dava açılmıştır. Minibüs hattı sahipleri Tunceli’de Belediyenin belirlediği güzergâhta bedel karşılığı yolcu taşıma hakkının kendilerine 1987 tarihli encümen kararı ile verildiğini, 1987 yılından bu tarihe kadar devam eden bu imtiyazın idarece tek taraflı olarak sona erdirilmesi ve dolmuş hattında yolcu taşıma işi için yeni bir ihale yapılması kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Erzincan İdare Mahkemesi farklı tarihlerde her bir başvurucu için ayrı arı vermiş olduğu kararlarda;

03.07.2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15.maddesinin  (f) ve (b) bentlerinde kent içi ulaşımın belediye görev ve sorumlulukları arasında sayıldığı, her türlü toplu taşıma sistemini kurma, kurdurma, işletme ve işlettirme ile toplu taşıma araçları ve taksilerin sayısı ve güzergâhlarını belirlemenin ve buna bağlı olarak iptali istenen kararı almanın belediyenin yetkisinde olduğu tespitine yer verilmiştir. Kararda ayrıca belediyeye herhangi bir imtiyaz bedeli veya kira ücreti ödenmeden, herhangi bir ihale ve sözleşme yapılmadan verilen kararın lehine verilenler için müktesep hak teşkil etmeyeceğine değinilmiştir. Söz konusu kararların temyiz incelemesinden geçmesi ve yerel mahkeme kararlarının Danıştay tarafından onanması üzerine minibüs hattı sahipleri Anayasa Mahkemesine başvuru yapmışlardır.

Anayasa Mahkemesi kararında, başvurucuların şehir içinde ücret karşılığı yolcu taşıma imtiyazı veren hat tahsisini ilk olarak 1987 yılında yapıldığını, 29.12.1999 tarihli karar ile üye sayısının son şeklini aldığını, ihalesiz olarak gerçekleşen hat tahsisinden sonra başvurucuların iptal tarihine kadar yolcu taşıma işini yaptıklarını belirtmiştir.

Anayasa Mahkemesi söz konusu kararda ‘‘………….İdare, aradan geçen bu uzun süre boyunca herhangi bir müdahalede bulunmadığı gibi işgaliye harcı ve benzeri ücretler karşılığında başvuruculara yer göstermiş ve faaliyetlerini kolaylaştıracak çeşitli imkanlar tanımıştır. İdarenin bu tutumu başvurucularda uzun zamandan beri süregelen faaliyetlerini sürdürecekleri yönünde haklı bir beklenti oluşturmuştur. Dolayısıyla tahsislerin iptali şeklindeki müdahalenin başvurucular açısından öngörülebilir olduğunu söylemek mümkün değildir. Şehir içi yolcu taşımacılığı gelir getiren bir iş olup bu işin ancak adına tahsis bulunan kişiler tarafından yapılabildiği gözönünde bulundurulduğunda tahsisin başvurucular açısından şahsi bir hak ve ekonomik bir mal varlığı değeri ifade ettiği değerlendirilmelidir. Dolayısıyla başvuru konusu olayın koşulları altında minibüs hattı tahsisin başvurucular yönünden Anayasa’nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği hususu tartışmasızdır…..….…” ifadelerine yer vererek minibüs hattının mülk teşkil ettiğini açıkça belirtmiştir.

Yine söz konusu kararda, başvurucuların mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen minibüs hattı tahsis işleminin iptal edilmesinin ücret karşılığında yolcu taşımacılığı yapma imkânının ortadan kaldırdığı dikkate alındığında başvurucuların ekonomik faaliyeti üzerinde olumsuz etkileri olacağı ve mülkiyet hakkına müdahale teşkil edeceği belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesi karar içeriğinde 5393 sayılı Kanun’un 15.maddesinin fıkralarında şehir içi yolcu taşımacılığı hizmetlerinin belediyelerin gözetiminde ve belediyelerin belirleyeceği koşullar içinde yapılacağı belirtildiği bu sebeple yolcu taşıma imtiyazının iptalinin kanuni dayanağının bulunduğu ifade edilmiştir. Ayrıca Belediyelerin ulaşım hizmetine yönelik almış olduğu bu tedbirlerin esas itibariyle belde halkına daha yaşanabilir bir ortam sağlamaya yönelik olduğu ve tedbirlerin bir amacının olduğu belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesi kararda, Belediye tarafından uygulanan minibüs hattı tesis işleminin iptaline ilişkin işlemin ölçülülük bakımından değerlendirilmesinde idarenin ölçülülük bağlamında iyi yönetim ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğü bulunduğu belirtilmiştir. Kararda ‘‘………İyi yönetim ilkesinin kamu yararı kapsamında bir konu söz konusu olduğunda kamu otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektir. (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711,3/4/2014, 68). Bu bağlamda idarelerin kendi hatalarının sonuçlarını gidermeleri ve bireylere yüklememeleri gerekir.  (Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş.[GK], B.No:2015/6728, 1/2/2018,s 100) ‘’ denilerek ölçülülük ilkesi bakımından esas kriterler açıklanmıştır.

Ayrıca başvurucuların değişik tarihlerde başlamakla en geç 1999 yılından beri sahip olunan ve şehir içi yolcu taşımacılığı yapma imtiyaz veren tahsislerin 2014 yılında iptal edildiği, imtiyazların iptaline karar veren işlemin kamu yararını gerçekleştirmeye açık olduğu değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin başvuruya konu bakımından ilkelerin olaya uygulanması yönünde yaptığı değerlendirmede, ‘‘…………Başvuruculara ait imtiyazın sona erdirilmesi genel anlamda haklı bir dayanağı bulunuyor ise de idarenin bu yetkisini ne şekilde kullandığı, bu yetkinin kullanılma zamanı, Kooperatif üyelerinin hazırlı olup olmadığı ve idarenin telafi edici önlemler alıp almadığı önem arz etmektedir. Somut olayda Belediye hakkında yapılan denetim sonrasında düzenlenen tutanak uyarınca işlem tesis etmiştir. Uzun yıllardan beri yolcu taşımacılığı imtiyazını elinde bulunduran başvurucular alınan karar öncesinde bilgilendirilmediğinden oluşacak yeni duruma kendilerini hazırlayabilmeleri yönünde bir imkân sahibi olmamıştır. İdarenin herhangi bir uyarı yapmadan ve geçiş süresi de öngörmeden bir anda almış olduğu karar ile başvurucuların toplu taşıma faaliyeti sona ermiştir. Başvurucuların bu kararın alınma sürecinde herhangi bir etkisi de olmamıştır. İdare, başvurucuların etki etmesinin mümkün olmadığı ve tek taraflı olarak almış olduğu kararla ekonomik bir değer teşkil eden imtiyazı kendisinin belirlediği bir zamanda iptal etmiş olup bu husus imtiyazı iptal eden idare, başvurucuların bu nedenle karşılaşacakları muhtemel zararların tazmini amacıyla herhangi bir tedbir almadığı gibi hak sahiplerine faaliyetlerini sürdürebilecekleri başka bir alan da göstermemiştir. Bütün bu hususlar bir araya geldiğinde İmtiyaz sahiplerine iptal sonrasında oluşacak yeni duruma uyum göstermeleri için süre ve imkân tanınmadan, iptalin olası sonuçları hakkında herhangi bir önlem almadan ve daha da önemlisi iptalden önce buna ilişkin objektif koşullar belirlemeden imtiyazın sona erdirilmesi bütün külfetin başvuruculara yüklenmesi sonucunu doğurmuştur……..

……Başvurucuların mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu sonucuna varılmıştır…” denilerek mülkiyet hakkının ihlal edildiğine dair karar verilmiştir.

SONUÇ

Yukarıda ayrıntıları açıklandığı üzere, Anayasa Mahkemesi kararında hak sahiplerine minibüs hattı imtiyazının uzun yıllardır tanındığı ve söz konusu imtiyazın uzun yıllardır devam etmesi karşısında minibüs hattının ekonomik bir değeri olduğu, bu kapsamda minibüs hattı tahsisisin mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kabul edilmiştir. Yine hak sahiplerinin mülkü olarak kabul edilen minibüs hattı tahsis işleminin hat sahiplerine yeterli uygun zaman verilmeden ve işlem sonucu oluşacak kaybı azaltmaya yönelik çözüm üretilmeden idarenin tek taraflı işlemi ile iptal edilmesinin Anayasanın 35.maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlali oluşturduğuna karar verilmiştir.

GÖLLER HUKUK BÜROSU